İki Müslüman karşılaştığında söze başlamadan önce selamlaşmalıdır.
Esselamu Aleyküm ve Rahmetullah ve Berekâtühü (Allah'ın rahmeti, bereketi ve selameti sizin üzerinize olsun)
Hem selam vermek hem de selam almak bedenimize, kalbimize, ruhumuza ne kadarda iyi geliyor.
Hz. Muhammed (s.a.s.) şöyle buyuruyor:
“Ben size yaptığınız takdirde birbirinizi seveceğiniz bir şeyi haber vereyim mi?
Aranızda selâmı yayınız.” buyurmuşlardır. (Müslim)
Evet, bizlerde Müslümanlar olarak selamı yaymalıyız. “Selâmun aleyküm” veya “Es-selâmu aleyküm” diye selâm veren kimse, selâm verdiği Zat’a: “Ben Müslümanım, benden sana zarar gelmez. Barış, huzur ve esenliğin sizin üzerinizde olmasını yüce Allah’tan niyaz ederim.” demiş olur. Bu şekilde ki selâm şekli bir Müslümana yapılmış duadır. Selâm vermek sünnet, almak farz olmasına rağmen, bir farzın işlenmesine sebep olunduğu için selâm vermek almaktan daha hayırlıdır. Bir de; kişi selâm beklemeden selâm verdiğinden tevazu kazanmakta ve böylece mütevazı olmanın Allah katındaki mükâfatını kazanmaktadır.
Günaydın, merhaba vb. tarz selam yerine selam aleyküm yaymak hepimiz için daha makbuldür.
Hz. Muhammed (s.a.s.) şöyle buyuruyor:
“Es selâmu aleyküm şeklinde selâm verene on sevap, Esselâmu aleyküm ve rahmetullah şekilde selâm verene yirmi sevap, Esselamu aleyküm ve rahmetullah ve berekâtühü şeklinde selâm verene otuz sevap verilir.”(Tirmizî)
Yüce Rabbimiz ve Peygamber Efendimiz bize tanıdığımız ve tanımadığımız bütün ‘’Müslümanlara’’ selâm vermemizi öğütlemektedir. Çünkü Selam vermek; birbirimizi kardeşçe sevmenin ilk adımıdır.
Selam vermek; Müslümanlar arasında tanışma ve kaynaşma sebebidir.
Selam vermek; Aile, akraba, komşu, arkadaş arasında oluşan dargınlıkları ve kini giderir.
Selam vermek; gönüllere sevgi sızar ve gönülleri yumuşatır.
Selam vermek; ruhumuza ferahlık verir.
Selam vermek; birlik ve beraberliği pekiştirir.
Selam vermek; insana güven verir.
Selam vermek; berekettir.
Selam vermek; selamettir.
Ayrıca selâm vermenin birçok edep ve teferruatı vardır. Kısaca şöyle söyleyebiriz; Yemek yiyen, Kur'an okuyan, abdest alan, namaz kılan, hutbe dinleyen kimseye selâm verilmemelidir. Ezan okunurken selâm verilmez. Kumar masası başında oyun oynayanlara, içki içenlere de selâm verilmez. Parmakla, el ile işaret ederek, eğilerek selâm verilmez. Böyle bir selâm şekli kâfirlerin âdetidir.
Hz. Muhammed (s.a.s.) şöyle buyuruyor:
“Bizden başkasına benzemek isteyenler bizden değildir. Yahudi ve Hristiyanlara benzemeyiniz.”
“Yahudiler selâmı parmakla, Hristiyanlar selâmı avuçla, Mecusiler (ateşe ve ineğe tapanlar) ise eğilerek selâm verirler. Siz böyle selâm vermeyiniz.” buyurdular. (Tirmizî - Buhârî)
Selâm yasağı daha çok bir özürü olmayanlaradır. Dilsiz ve sağıra işaretle selâm verilebilir.
Hz. Muhammed (s.a.s.) şöyle buyuruyor:
“Hıristiyan ve yahudilerle karşılaşınca önce siz selâm vermeyin. Onlar size versinler, siz mukabele edin.”
“Ehl-i kitap size selâm verince onlara: ‘ve aleyküm’ diye cevap verin.” (Buhârî - Müslim)
Çünkü onlar bizim hakkımızda hayır düşünmezler. Tarih boyunca Müslümanlara hep düşmanca hislerle hareket etmişlerdir.
Yüce Allah Yahudi ve Hristiyanların kıyamete kadar Müslümanlara düşmanlıktan vazgeçmeyeceklerini bildirmektedir:
“Sen onların dinlerine uymadıkça ne Yahudiler ne de Hristiyanlar asla senden hoşnut olmazlar.” (Bakara: 120)
Hz. Muhammed (s.a.s.) şöyle buyuruyor:
“Biriniz bir meclise gelince selâm versin, kalkmak isteyince de selâm versin.” (Tirmizî)
Ebu Hüreyre -radiyallahu anh-den şöyle rivayet edilmektedir:
“Allah’ın Resul’üne ricada bulundum:
– Yâ Resulellah! Yaptığım zaman cennete gireceğim işleri bana bildirir misiniz dedim, şu öğütleri verdi:
– “Selâmı yay, misafirlere, dostlara, özellikle fakirlere yemek yedir. Akraba fertleriyle itibarını sürdür. Bir de insanlar uykudayken namaz kıl. Bunları yap ki; sonra da esenlikle cennete giresin.” (İbn-i Kesir)
Yüce Allah dilimizden ve kalbimizden selâmı eksik etmesin, birlik ve beraberliğimizi daim kılsın.
Aramızda selamı yaymak dileğiyle….
Esselamu aleyküm ve rahmetullah ve berekâtühü!!!
Sağlıklı ve Mutlu Kalın.